31 Mayıs 2010 Pazartesi

Galatamoda 2010'unda Ardından


Galatamoda Festivali, Türk tasarım dünyasıyla az çok ilgilenen herkes için uzun süredir bir ilgi odağı. Haliyle, gidip görmemek olmazdı. Vakit azlığından haftasonu gidebildim; ama yine de havasını koklamak, izlenim oluşturmak için yetti de arttı bile. Bol bol da fotoğraf paylaşıyorum ki, havası monitör ekranlarından size kadar taşabilsin.


Öncelikle, konsept olarak ele almak lazım Galatamoda'yı. Tasarımın sadece bunu ödeyebilecek, bizzat showroom'lara gidip satın alabilecek ya da kişiye özel diktirebilecek kesimin değil de; daha uygun fiyatları ve birçok tasarımcıyı rahat bir ortamda, bir arada ağırlıyor olması sayesinde, modaya ilgi duyan daha geniş bir kitlenin ulaşabileceği bir platform yaratma fikri bence harika. Başta Bahar Korçan olmak üzere Moda Tasarımcıları Derneği büyük bir alkışı hak ediyor. Ayrıca tasarcımcıların bizzat orada olması, satın aldığınız parçanın neyle kombinleneceğiyle ilgili fikir beyan etmeleri de festivalin avantajlarından. Tasarımcıların bu denli ulaşılabilir olması ne güzel. Festivalin bir diğer avantajı da modacılara hedef kitlelerine doğrudan ulaşma olanağı sağlaması. Hatta Özgür Masur'un Nişantaşı'ndaki butiğini Galatamoda'dan kazandıkları sayesinde açtığı rivayet edilir.


Her şeyiyle tam bir moda festivali. Hele ki benim gibi, güneş parladığı bir günde gittiyseniz Galatamoda'ya, o zaman tadı bir ayrı çıkıyor. Her standı keyif ala ala gezip beğeniyor, bir yandan Power XL'in müziklerini dinliyor, sonra da café'de oturup birşeyler içiyorsunuz. Yani, gerçek bir festival havasında geçiyor her şey. Hele ki bu yıl Galata'da değil de, Tepebaşı'ndan yapılması, hiç bir negatifliğe sebep olmamış ne mutlu ki. Modacılar da mutlu, alışverişe gelenler de. Hatta benim gibi çıkışta, yalnızca karşı kaldırıma geçip Pera Müzesi'ndeki Botero sergisine bir uğramak isteyenler için daha bile sevindiriciydi.



Standlarda birşeyler denediğiniz zaman da, çevredeki herkes modayla ilgili olduğu için, çeşit çeşit yorum alabiliyorsunuz. Hele ki yakıştırdıysanız, ego şişirmeye gayet müsait. Standlarda ya tasarımcıların kendileri, ya da stajyerleri duruyor çoğunlukla. Size örneğin Özgür Masur'u kastederek, "Bu parça Özgür Bey'in en beğendiği tasarımlarından bir tanesi" gibi sözlerle parçanın özelliğini vurguluyorlar. Ya da Rana Canok'un bizzat, "Bu ceketi altında dar bir kalem etekle giyin, tarzınıza göre büyük aksesuarlar da kullanabilirsiniz" dediğinde bir parçayı nasıl giyebileceğinizle ilgili yönlendirmelerinden yararlanabiliyorsunuz. Her stand inanılmaz cana yakın insanlarla dolu. Ama hızlı hareket etmek gerekiyor. Örneğin Cem Lokmanhekim'in bayıldığınız bir yüzüğünü kararsızlık sonucu bıraktığınızda dönüşte bulamayıp hayıflanabiliyorsunuz.



Gel gelelim festivalin eksik gediklerine. Neredeyse bütün standlarda elbiseden başka bir şey satılmıyordu. 3 takı tasarımcısı vardı elbette: Deniz Kaprol, Aida Pekin ve Cem Lokmanhekim olmak üzere. Ama aksesuar olarak büyük eksiklik vardı. Ayakkabı ve çanta neredeyse yoktu. Sadece çanta tasarımcısı veya ayakkabı tasarımcısına ait standlar oluşturulması bir yana, geniş bir yelpazede tasarım yapan isimlerin çantaları da satılmıyordu ne yazık ki. Umutla gittiğim Arzu Kaprol'un standından da çanta bakımından eli boş döndüm. Ama her halükarda unutmamak lazım ki, Galatamoda daha yeni yeni yerleşen bir festival ve buna rağmen çok hızlı büyüyor ve misyonundan sapmadan ayakta kalıyor. Böyle ufak tefek eksiklikler olması doğal. 


Katılan tasarımcıların da festivali oldukça önemsedikleri aşikar. Çünkü gerçekten önemli parçalarıyla gelmişler. Geçtiğimiz sezon göze çarpan birçok elbise vardı örneğin. Hatta o kadar ki, Arzu Kaprol'un standından "Aa bu Bihter'in elbisesi!!" nidaları yükseldi sık sık. Gördüğüm kadarıyla Bihter'in 2 elbisesi hazır bulunuyordu.

Özetle Galatamoda Festivali, tadı damağımızda kalarak sona erdi. Özlem Süer'den tutun İdil Tarzi'ye, Gül Ağış'tan Begüm Salihoğlu'na kadar kimi ararsanız vardı. Hele hazırgiyimden bunalmış, kesimde kalitenin yarattığı farktan haz alan kitledenseniz, Galatamoda doğru adresti. Bu festivalin önümüzdeki yıllarda, daha çok uzun süre devam etmesi ve daha da büyümesi dileğiyle...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder