31 Mayıs 2010 Pazartesi

VOGUE Haziran Sayısındayım!


Vogue Türkiye, 4. sayısında benim yorumuma da yer vermiş ne mutlu ki. Yazdığımı sizinle de paylaşıyorum. İşte Vogue'un bu ay 40. sayfasında yazdıklarım:

"3. sayınızı da önceki 2 sayıya olduğu gibi günlerimi vakfederek okudum. Artık değerlendirmek için 3 sayı elimde olunca da genel bir fikir sahibi oldum. En çok takdir ettiğim şeylerden bir tanesi, kapağa satmak amacıyla ünlü bir ismi koymak ya da dergiyle beraber birşeyler hediye etmek şöyle dursun, sadece Vogue ismiyle ve onun temsil ettiği kaliteli çizgide dimdik durmanız. Vogue Türkiye'ye de bu yakışırdı.
Bir de bu denli kurumsallaşmış bir ismin altında dahi olsa esneklik payı bırakmanız; yani her sayı sonrası feedback'ler almaya özen göstermeniz ve Türkiye'ye tepeden inme bir moda anlayışı empoze etmek yerine Türkiye'den moda dünyasına bir şeyler katmayı amaçlamanız. Vogue Türkiye'nin sahip olması gereken önemli misyonlarından biri olarak, her ne kadar çok fazla olmasa da, Türk tasarımcılara yer vermeniz bu anlayışın en önemli göstergelerinden. Türk tasarımcılarla ilgili daha geniş içeriği hasretle bekliyorum, nitekim 3. sayıda bunun azalmış olması üzücü.
Ama asıl beni ilgilendiren şu zamana kadar hiçbir moda dergisinin yapmadığı bir şeyi yapıyor olmanız; o da moda bloglarının gücünün farkında olmak" Karga Raskol



Galatamoda 2010'unda Ardından


Galatamoda Festivali, Türk tasarım dünyasıyla az çok ilgilenen herkes için uzun süredir bir ilgi odağı. Haliyle, gidip görmemek olmazdı. Vakit azlığından haftasonu gidebildim; ama yine de havasını koklamak, izlenim oluşturmak için yetti de arttı bile. Bol bol da fotoğraf paylaşıyorum ki, havası monitör ekranlarından size kadar taşabilsin.


Öncelikle, konsept olarak ele almak lazım Galatamoda'yı. Tasarımın sadece bunu ödeyebilecek, bizzat showroom'lara gidip satın alabilecek ya da kişiye özel diktirebilecek kesimin değil de; daha uygun fiyatları ve birçok tasarımcıyı rahat bir ortamda, bir arada ağırlıyor olması sayesinde, modaya ilgi duyan daha geniş bir kitlenin ulaşabileceği bir platform yaratma fikri bence harika. Başta Bahar Korçan olmak üzere Moda Tasarımcıları Derneği büyük bir alkışı hak ediyor. Ayrıca tasarcımcıların bizzat orada olması, satın aldığınız parçanın neyle kombinleneceğiyle ilgili fikir beyan etmeleri de festivalin avantajlarından. Tasarımcıların bu denli ulaşılabilir olması ne güzel. Festivalin bir diğer avantajı da modacılara hedef kitlelerine doğrudan ulaşma olanağı sağlaması. Hatta Özgür Masur'un Nişantaşı'ndaki butiğini Galatamoda'dan kazandıkları sayesinde açtığı rivayet edilir.


Her şeyiyle tam bir moda festivali. Hele ki benim gibi, güneş parladığı bir günde gittiyseniz Galatamoda'ya, o zaman tadı bir ayrı çıkıyor. Her standı keyif ala ala gezip beğeniyor, bir yandan Power XL'in müziklerini dinliyor, sonra da café'de oturup birşeyler içiyorsunuz. Yani, gerçek bir festival havasında geçiyor her şey. Hele ki bu yıl Galata'da değil de, Tepebaşı'ndan yapılması, hiç bir negatifliğe sebep olmamış ne mutlu ki. Modacılar da mutlu, alışverişe gelenler de. Hatta benim gibi çıkışta, yalnızca karşı kaldırıma geçip Pera Müzesi'ndeki Botero sergisine bir uğramak isteyenler için daha bile sevindiriciydi.



Standlarda birşeyler denediğiniz zaman da, çevredeki herkes modayla ilgili olduğu için, çeşit çeşit yorum alabiliyorsunuz. Hele ki yakıştırdıysanız, ego şişirmeye gayet müsait. Standlarda ya tasarımcıların kendileri, ya da stajyerleri duruyor çoğunlukla. Size örneğin Özgür Masur'u kastederek, "Bu parça Özgür Bey'in en beğendiği tasarımlarından bir tanesi" gibi sözlerle parçanın özelliğini vurguluyorlar. Ya da Rana Canok'un bizzat, "Bu ceketi altında dar bir kalem etekle giyin, tarzınıza göre büyük aksesuarlar da kullanabilirsiniz" dediğinde bir parçayı nasıl giyebileceğinizle ilgili yönlendirmelerinden yararlanabiliyorsunuz. Her stand inanılmaz cana yakın insanlarla dolu. Ama hızlı hareket etmek gerekiyor. Örneğin Cem Lokmanhekim'in bayıldığınız bir yüzüğünü kararsızlık sonucu bıraktığınızda dönüşte bulamayıp hayıflanabiliyorsunuz.



Gel gelelim festivalin eksik gediklerine. Neredeyse bütün standlarda elbiseden başka bir şey satılmıyordu. 3 takı tasarımcısı vardı elbette: Deniz Kaprol, Aida Pekin ve Cem Lokmanhekim olmak üzere. Ama aksesuar olarak büyük eksiklik vardı. Ayakkabı ve çanta neredeyse yoktu. Sadece çanta tasarımcısı veya ayakkabı tasarımcısına ait standlar oluşturulması bir yana, geniş bir yelpazede tasarım yapan isimlerin çantaları da satılmıyordu ne yazık ki. Umutla gittiğim Arzu Kaprol'un standından da çanta bakımından eli boş döndüm. Ama her halükarda unutmamak lazım ki, Galatamoda daha yeni yeni yerleşen bir festival ve buna rağmen çok hızlı büyüyor ve misyonundan sapmadan ayakta kalıyor. Böyle ufak tefek eksiklikler olması doğal. 


Katılan tasarımcıların da festivali oldukça önemsedikleri aşikar. Çünkü gerçekten önemli parçalarıyla gelmişler. Geçtiğimiz sezon göze çarpan birçok elbise vardı örneğin. Hatta o kadar ki, Arzu Kaprol'un standından "Aa bu Bihter'in elbisesi!!" nidaları yükseldi sık sık. Gördüğüm kadarıyla Bihter'in 2 elbisesi hazır bulunuyordu.

Özetle Galatamoda Festivali, tadı damağımızda kalarak sona erdi. Özlem Süer'den tutun İdil Tarzi'ye, Gül Ağış'tan Begüm Salihoğlu'na kadar kimi ararsanız vardı. Hele hazırgiyimden bunalmış, kesimde kalitenin yarattığı farktan haz alan kitledenseniz, Galatamoda doğru adresti. Bu festivalin önümüzdeki yıllarda, daha çok uzun süre devam etmesi ve daha da büyümesi dileğiyle...

28 Mayıs 2010 Cuma

Sertaç Delibaş


İlk 4 resimdeki ayakkabılar muhtemelen günün sonunda ayak masajı gerektirecek cinsten ama gün boyu tüm bakışları da size çevirmesi garantisi kesin.


Bu resimdeki trende dikkat. Bağcıklı topuklu ayakkabılar Oxford ayakkabılarla birlikte bu sezona damgasını vurdu.




Sertaç Delibaş, yavaş yavaş kadınların vazgeçemeyeceği bir tasarımcı olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Kadınlarda zaten topuklu ayakkabı takıntısı bakidir; ama onun platformlu ayakkabıları topuklu ayakkabıları olabildiğince dişi yorumlayarak daha da çekici hale getiriyor. İddialı giyinmekten çekinmeyenler için birebir. Bu sezona ait birkaç modeli paylaşıyorum. 
Eğer siz de topuklu ayakkabı düşkünüyseniz Sertaç Delibaş'ı atlamak büyük hata olur.

25 Mayıs 2010 Salı

Dilan Bozyel - Moda Fotoğrafçılığı



Dilan Bozyel, birçoklarının geleceğini çok parlak gördüğü bir isim. Yalnızca moda fotoğrafları değil; birçok farklı türde fotoğraf çekiyor. Moda fotoğrafçılığındaysa Photography Masters Cup'a moda alanında en üstteki fotoğrafıyla aday olacak kadar da iddialı. Portfolyosundan seçtiğim birkaç resim paylaşıyorum.

Her moda çekiminin vazgeçilmezi güzel kadın, doğru ışık ve düzgün konumlandırma üçlüsü bu fotoğraflarda da kendini gösteriyor. Dilan Bozyel de gereğini yerine getirerek hem kıyafetleri hem mankenleri çekici göstermiş.

24 Mayıs 2010 Pazartesi

Aşk-ı Memnu Kıyafetleri Açık Arttırmada!

Bihter'in giydiği bu palto İpekyol'dan ve 36 beden. Palto dizideki yasak aşkın ilk alevlendiği anda giyildiği için çok dikkat çekemedi nitekim.

Nihal'in kolunda Behlül'le gittiği baloda giydiği bu kırmızı tuvalet, Özlem Süer'in tasarımı ve kişiye özel tasarım.

Firdevs Hanım'ın giydiği bu siyah elbise Etcetura marka ve 36 beden. Nebahat Çehre'nin bu yaşta bu formda olmasını takdir etmemek elde değil.
Peyker'in giydiği bu gök mavisi elbise ise Marchesa tasarımı; ve ilginç şekilde 38 beden. Çünkü hatırlarsanız Peyker bu elbiseyi hamileyken giymişti. Yoksa incecik bir kız Nur Aysan.

Bihter'in birçok elbisesi gibi, bu elbise de Özgür Masur imzalı ve 36 beden. Sırt dekoltesi özellikle göz dolduruyor. Yanılmıyorsam bu elbiseyi Bihter, Ajda Pekkan'ın "Bir Günah Gibi" şarkısı eşliğinde Behlül'le çekilen dramatik bir sahnede giymişti.

Nihal'in Behlül'ün ona evlenme teklif ettiği gece giydiği bu beyaz tuvalet Gamze Saraçoğlu imzalı ve yine kişiye özel tasarım.


Aşk-ı Memnu dizisinin yapımcısı Ay Yapım, TEMA vakfı yararına, Aşk-ı Memnu'da giyilen giysileri gittigidiyor.com'da satışa çıkarmış. Üstelik parçalar öyle alelade parçalar da değil; dizide oldukça göze çarpmış önemli tasarımlar. 2 gün içinde açık arttırma başlayacak; açılış fiyatları ise her parça için 500 TL.

20 Mayıs 2010 Perşembe

İdil Tarzi 2010 İlkbahar / Yaz



Galatamoda'ya sadece 6 gün kalmışken, festivalde yer alacak olan tasarımcılardan İdil Tarzi'nin koleksiyonuna göz atmakta yarar var. Bu koleksiyon Galatamoda'da satışta olacak.

İdil Tarzi, çok sıkı sıkı takip ettiğim bir tasarımcı değil. Ama bu koleksiyonuna bakarak yorum yapınca, sanki çizgisi henüz tam oturmamış da kıyafetleri mankenlerin üzerinde emanetmiş gibi duruyor bence. Ya da sanki defileye hazırlanmak için yeterli zamanları yokmuş da apar topar elbiselerin tam olup olmadığına bakmadan podyuma fırlamışlamış mankenler. Çok karakteristik olmasa da ilk resimdeki beyaz elbiseyi, ve ondan sonraki beyaz şapkayı beğendim diyebilirim. Ama aslında koleksiyon, sanki herhangi bir tasarımcıya ait olabilirmiş gibi, biraz sıradan.   

18 Mayıs 2010 Salı

Cem Lokmanhekim


Galatamoda Festivali'ne gitmeden orada yer alacak tasarımcılardan biri olan Cem Lokmanhekim son zamanlarda neler tasarlamış bakmakta fayda var. En son Aşk-ı Memnu'da Bihter'in meşhur yüzüklerinin tasarımcısı olarak karşımıza çıkmıştı. Sanırım en sondaki yüzük onlardan bir tanesi. Özellikle altın, parmaktan taşan yüzükleri bence çok başarılı.

Orkid Yaprak'la Bahar by Özlem Süer


Özlem Süer'le ilgili bir diğer haber ise, Orkid ile yaptığı işbirliği sonucu hazırladığı bir diğer koleksiyon. Süer burada Orkid'in yaprak kadar ince olmasından ve sağladığı ferahlık duygusundan yola çıkarak bembeyaz elbiselerden oluşan bir tasarımlar yapmış. Defile 11 Mayıs'ta “Orkid Yaprak’la Bahar by Özlem Süer” ismiyle gerçekleştirildi.
Koleksiyona ait elbiseler yakında sınırlı sayıda YKM mağazalarında satışa sunulacakmış.